İstanbul’un sakin sokaklarında bir sanatçı, sadece 3 günde yaptığı eserlerle dikkatleri üzerine çekiyor. Görünüşte geleneksel el sanatlarının izlerini taşıyan ama modern bir yorumla şekillenen bu eserler, görenleri büyülüyor. Hemen her gün yeni bir eser ortaya koyan sanatçı, "Bu eserleri kesinlikle satmayı düşünmüyorum," diyerek yaratıcılığını ve tutkusunu koruma kararlılığını vurguluyor. Bu durum, sanatın sadece bir ticari faaliyet olmadığını, aynı zamanda bir tutku ve kendini ifade etme biçimi olduğunu da gözler önüne seriyor.
Yetenekli sanatçının eserlerinde kullanılan malzemeler hem geleneksel hem de modern unsurları bir araya getiriyor. Ahşap, seramik ve metal gibi farklı malzemeleri ustaca birleştirerek, izleyenlere sanatsal bir yolculuk sunuyor. Bu süreçte, geçmişten gelen kültürel mirası ve modern sanat akımlarını harmanladığını söyleyen sanatçı, günde ortalama 10 saat çalışarak eserlerini tamamladığını belirtiyor. Bu yoğun çalışma temposuyla birlikte, her bir eserin ardındaki hikaye de daha da derinleşiyor.
Sanatçının ilham kaynakları arasında sadece tarihi eserler değil, aynı zamanda doğa ve günlük yaşam da yer alıyor. İstanbul’un tarihi dokusuna ve renkli kültürel zenginliğine atıflar yapan eserleri, hem görsel olarak hem de duygu derinliği açısından izleyenleri etkiliyor. “Yaratıcılığım, çevremdeki dünyadan besleniyor,” diyen sanatçı, eserlerinin izleyicilerde bir duygusal tepki yaratmasını sağlamak için çalıştığını ifade ediyor.
Sanatçının bir diğer hedefi, yaptığı eserlerle topluma sosyal mesajlar vermek. Bu eserleri aracılığıyla çevresel konulara dikkat çekmeyi amaçladığını söyleyen sanatçı, çevre kirliliği ve doğanın korunması gibi temaları eserlerine yansıttığını vurguluyor. “Sanat, bir toplumsal araçtır. İnsanlara bir şeyler düşündürmek istiyorum,” diyen sanatçı, bu bağlamda bazı çalışmalarını sergilemek için çeşitli sergiler açmayı planlıyor.
Bu eserlerin hiçbirinin ticari bir amaç gütmeden oluşturulması, sanatçının samimiyetini ve tutkusunu ortaya koyuyor. Sanatında bir kazanç yerine bir iletişim kurma aracı olarak bakıldığını söyleyen sanatçı, “Her eserim bir hikaye anlatıyor,” ifadesiyle yarattığı atmosferin önemine dikkat çekiyor. Gerçekten de, eserlerini görmeye gelenlerin bu eserlerle etkileşime girmesi ve onlarla ilişkiler kurması sanatın özünü oluşturan unsurlar arasında yer alıyor.
Sonuç olarak, İstanbul’da sadece 3 günde yaptığı eserlerle oldukça dikkat çeken bu sanatçı, sanatı bir iletişim ve ifade biçimi olarak benimseyerek, geleneksel öğeleri modern bir bakış açısıyla birleştiriyor. Onun eserleri, görünüşte basit ama derin anlamlar taşıyan bir estetik anlayışını yansıtıyor. Hem tarihi hem de güncel meseleleri ele alması, sanatına olan yaklaşımını ve sanat anlayışını daha da derinleştiriyor. Gelecek projeleri merakla beklenen sanatçının, eserleriyle tarihe adını yazdırması muhtemel görünüyor.