Hayat, bazen insanların karşısına altından kalkmakta zorlanacakları acılar çıkarır. Bu acılardan biri de, bir babanın ölümsüzleşen evladını kaybedişidir. Birçok kişi için hayatın anlamı, çocuklarıdır. Onların mutluluğu, huzuru ve sağlığı, ailelerin en büyük öncelikleridir. İstanbul'da yaşayan bir baba, geçtiğimiz yıl genç yaşta kaybettiği çocuğunun ardından ağır bir yas sürecine girdi. Ancak bu acılı baba, yaşadığı trajedinin getirdiği derin kederin ortasında yaşadığı umut dolu bir sırrı da paylaştı. "Doktora gitti, gelecek diyorum" sözleriyle, yaşamda yine de bir çıkış yolu bulduğunu ve kaybettiği evladının ruhunun hâlâ yanında olduğunu hissettiğini anlattı.
Ali Yılmaz (42), geçtiğimiz yıl 16 yaşındaki oğlu Emre’yi aniden kaybetti. Olay, genç yaşta gerçekleşen bir hastalık sebebiyle meydana geldi. Ali, o günden beri oğlunun anısı ile yaşayarak, hayatta kalmaya çalıştı. Her gün, kahvaltı masasında oğluna ekmek koymaya devam ediyor; onun yerinin boş olmadığını, evlerinin avutulamaz bir hatırası olarak kalmasını sağlıyor. Ancak, son dönemde bir değişim düşündü. "Oğlumun ruhu hâlâ benimle" diyen Ali, her zamanki gibi günlük rutinlerine devam ederken, dostları ve akrabaları, onun üzülmemesi için ellerinden geleni yapmaya gayret etti.
Bir gün, Ali, oğlu Emre'nin hastalığının tedavisi için gittiği hastaneye gitme kararı aldı. Ancak bu sefer sadece bir ziyaretçi olarak değil, aynı zamanda oğlu ile olan bağlantısını güçlendirmek ve yaşadığı kaybı bir şekilde onurlandırmak için gitti. Hastane önünde geldiğinde, "Doktora gitti, gelecek diyorum" ifadesiyle tüm dünyasını yeniden şekillendiren bir dönüşüm yaşadı. Bu sırada Ali, oğlu için yaptığı bitsiz dua ve hayal ettiği geleceğe dair umutlar beslemeye başladı.
Bu acılı babanın hikayesi, sadece bir kaybın değil, aynı zamanda yaşamın ve umudun bir sembolü haline geldi. Kaybının yıldönümünde açtığı bir fon, diğer çocukların tedavi süreçlerine yardımcı olmayı umut etmekte. Hem kendi acısını ile hem de Engelli çocuklar ve aileleri için yaşananların hafifletilmesi adına bir umut kaynağı oldu. Empati ve şefkat ile sarılmış bir topluluk, Ali'yi yalnız bırakmadı. Onun benzersiz hikayesini duyduktan sonra pek çok kişi, kendi sıkıntılarından sıyrılıp, bir başkasının hayatına bir nebze ışık olabilmek için adımlar attı.
Ali Yılmaz, artık oğlu Emre’nin anısına ihanet etmemek adına belirli bir yaşamsal çizgi oluşturmuş durumda. Bu mücadele sürecinde, kaybını “bir sona değil, yeni bir başlangıca dönüşmek” için kullandığını vurguluyor. “Bir gün tekrar bir araya geleceğiz, buna inanmak zorundayım,” diyor. Oğlu için tüm zorluklarla mücadele etmeye kararlı olan Ali, bu süreçte kendisine yardım eden sağlık çalışanlarına da teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. “Her şeyin başı sevgi. Bu nedenle ben bu sevgi dolu hayatı yaşamak ve başkalarına onurlandırmak istiyorum. ” şeklinde umut dolu mesajlar vermekte.
Herkese umut veren bu olay, kayıpların aslında nasıl yaşamdan ayrılmadığını hatırlatıyor. Elinizdekilerin değerini bilmeden kaybetmek, onları daha iyi anlamamız gerektiğini gösterirken, kayıplarını asla unutmadan ilerlemek gerektiğini de hatırlatıyor. Ve Ali’nin haykırışı, "Doktora gitti, gelecek diyorum" ifadesi, diğer babalara ve emek veren tüm ailelere de umut olmayı sürdürüyor.
Sonuç olarak, Ali Yılmaz’ın yaşam hikayesi, yalnızca kaybının ağırlığı altında ezilen bir babanın yaşadığı trajediyi değil, aynı zamanda yeniden doğuş ve umut dolu yarınlar için gösterilen çabayı da gözler önüne seriyor. Umut, her zaman en zor zamanlarda bile yaşamın bir parçasıdır. O olduğunda, kayıplar bile yeni güzelliklere kapı açar. Ali’nin hikayesi, bunu herkesin kalbine bir kez daha kazandırıyor.